Artan Enflasyon Karşısında Markalar Nasıl Ayak Uydurabilir?
Global bir kriz haline gelen ve salgın hastalıkla birlikte yeni dünya ekonomisi nasıl şekilleniyor? Dijital faaliyetlerini sürdüren markaların artan enflasyona karşı nasıl bir yol izlemeleri gerekiyor? Kısa ve uzun vadeli çözümler nelerdir? Fiyatların artması tüketiciyi nasıl etkiliyor? Dijital alandaki çalışmalar nasıl avantaja çevirilebilir?
İşte merak edilenler…
Markalar Enflasyona Nasıl Ayak Uydurabilir?
Herkesin de bildiği gibi dünyada ve ülkemizde fiyatlar hızlı bir şekilde artış gösteriyor. Enflasyon özellikle de ülkemizdeki işletmeler ve tüketiciler açısından büyük bir sorun haline gelmiş durumda. Yüksek enflasyonun etkili olduğu günümüzde ekonomistler bu ortamda sahip oldukları markalarına güvenli bir rota çizmek istiyor. Aynı zamanda hızlı bir şekilde değişen müşteri ihtiyaçlarını karşılamak amacı ile akıllı çözümler bulmaya çalışıyorlar. Ekonomik açıdan sıkıntılı olan dönemlerde pazarlama harcamalarına devam edildiği zaman bu yatırımın karşılığı ekonominin kendini toparlamasından sonra alınabiliyor.
Yapılan yatırımların karşılığının bu şekilde alındığına dair somut kanıtlar mevcut. Fakat kısa vadede bakıldığı zaman işletmeler verimliliği teşvik etme duruma adapte olma ve satışların sürdürülmesi konusunda baskı altında kalıyor.
Markalar Enflasyonla Nasıl Başa Çıkabilir?
Enflasyon, gün geçtikçe giderek etkisini artırıyor. Pazarlama dünyasındaki profesyonellerde böyle bir krizi ilk kez tecrübe ediyorlar. Özellikle enflasyonun en fazla yoğun yaşandığı ülkelerden birisi olan ülkemizde resmi rakamlara göre oranlar bu yaz %70’i aşmıştı. Yüksek enflasyonun olumsuz etkilerinden birisi tüketici güveninin düşmesi ve fiyat avantajının önem kazanması oldu. Tüketiciler harcama yaparken öncelikle çok ayrıntılı detaylı bir şekilde araştırma yapıyorlar. Önceki birkaç yıla kıyasla bu yıl bedava, ücretsiz gibi ifadelerine yönelik aramalarda %30 oranında bir artış yaşandığı gözlenmiştir. Bununla birlikte sadakat programı ifadesi aramalarında ise %45 oranında bir artış gerçekleşmiştir. Elbette böyle zorlayıcı bir ortamda satıcıların oldukça zorlandığı görülüyor.
Pazarlamacılar bir yandan markalarına sağlam bir yol çizmek istiyor ve diğer yandan da müşterilerinin değişen ihtiyaçlarına çözümler arıyorlar. Bugün zor dönemlerde yapılan pazarlama harcamaları ekonominin toparlanmasından sonra muhakkak karşılığını alıyor. Fakat markalar kısa vadede pek çok konuda oldukça zorlanıyor ve kendilerini baskı altında hissediyor.
Uzun Vadeli Çözüm Nelerdir?
Enflasyondan kurtulabilmenin maalesef en iyi yolu olabildiğince markaların kendilerine yüklenen masrafları maliyetlere yansıtmasıdır. Ortaya çıkan bu durum tüketici açısından bakıldığı zaman iyi karşılanan bir seçenek değildir. Fakat bu durum tamamen iş dünyasının gerçeğidir. Ülkemizde 2001 yılında yaşanan ekonomik krizde de benzer stratejiler görülmüştür. Pazardaki markalar maliyet artışlarını gerçekleştiriyor ya da alt gelir grubuna yönelik daha düşük fiyatlı alt ürün gruplarından genel seçim yapıyorlar. Enflasyondan kaçınmanın bir diğer yolu ise yalnızca iç piyasaya bağlı bulunulmaması ve dövizdeki yükselişten faydalanmak adına ihracata yönelik adımlar atılması. Pek çok şirket Aralık ayından bu yana bu seçeneğe başvurmuştur.
Verimliliği artırmak da enflasyon ile başa çıkmanın seçeneklerinden birisidir. Verimlilikte artış sağlamak için şirketlerin dijital teknolojilerin hız kazanmış olduğu günümüz dünyasında iş yapma biçimlerini kuvvetlendirecek teknolojilere yatırım yapmalıdır. Böylece iş gücünü güçlendirilmesi gereklidir. Şirketler bu noktada iyi eğitimli kişileri istihdam edecek politikalar düzenlemelidir. Ayrıca mevcut işgücü de şirket içi eğitimler ile geliştirilmelidir. Şirketler birim başına maliyeti ne kadar düşürürse fiyat artışı da müşteriye o kadar az yansıtılır.
Markalar Enflasyon İle Nasıl Baş Edebilir?
Enflasyon şirketlerinin ana unsuru olmuş durumdadır. Markalar bir süredir yapmış oldukları işlemlerin tamamen matematik kısmına odaklanmıştır. Çok değil, henüz geçen yıl haftada ya da ayda bir kez yapılan düzenli ekip toplantıları artık daha sık yapılıyor. Satın alımdan, üretime; stoklamadan, sayıma kadar sürekli olarak bir kontrol mekanizması geliştirilmiştir. Şirketlerin fiyatlarını yükseltmesi tüketicilerin hoşuna gitmeyen bir durumdur. Tüketiciler şirketlerin maliyetlerini kendilerinden çıkardıklarını düşünüyorlar. Bu noktada pazarlamacılar müşteri memnuniyetini sağlamak ve marka bağımlılığını sürdürmek açısından ne yapılması gerektiği konusunda enine boyuna düşünüyor. Fiyatların her geçen gün daha da artış göstermiş olduğu günümüz dünyasında markalar ayakta kalabilmenin yollarını arıyorlar.
Ülkemizde enflasyon, firmalar ve tüketiciler açısından oldukça büyük bir sorun haline gelmiş durumdadır. Bu durum hem firmaları hem de tüketicileri zora sokan bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Artık pek çok tüketici alışveriş yapmadan önce kapsamlı bir şekilde araştırma yapıyor. Bu sıkıntılı dönemlerde markalar yine bazı adımları takip ettikleri takdirde yüksek enflasyonun olduğu bu dönemde ayakta kalmayı başarabilirler.
Uzun Vadede Verimliliği Artırmak
Enflasyondan kaçınarak ayakta durabilmenin en mümkün yollarından birisi maalesef ki satıcıların kendilerine yüklenilen masrafları maliyetlere yansıtmasıdır. Elbette bu durum tüketiciler açısından bakıldığında kesinlikle iyi karşılanacak bir seçenek değildir. Fakat iş dünyasının geneline bakıldığı zaman gerçekler bunlardır. Ülkemizde daha önceden yaşanmış olan ekonomik krizlerde de bunlara benzer stratejiler görülmüştür. Bu durumda markalar bu maliyet artışını gerçekleştiriyor ya da daha az gelir grubuna yönelik olan uygun fiyatlı alt ürün gruplarını oluşturarak bu şekilde ayakta kalmayı başarabiliyorlar. Şirketlerin yüksek enflasyon döneminde ayakta kalmalarını sağlayabilecek ikinci seçenek ise, yalnızca iç piyasaya bağlı olunmaması ve dövizdeki yükselişten yararlanmak için ihracattan yana tercih yapılmasıdır.
Öte yandan uzun vadeli tüm ekonomik krizlere ve enflasyonist ortama daha hazır ve dayanıklı hale gelmek için yapılması gereken en önemli şeylerden birisi ise verimliliği artırmaktır. Şirketler verimliliği artırmak adına teknolojinin gittikçe ilerlemiş olduğu ve dijital dünyanın daha fazla yaşamımıza girdiği günümüz dünyasında iş yapma şeklini kuvvetlendirecek şekilde yatırım yapmasıdır. Bu noktada teknolojilere yatırım yapmak ve kaliteli iş gücünün güçlendirilmesi büyük önem taşıyor. Şirketler iyi eğitim almış olan kişilere istihdam etmeli ve mevcut iş gücünü de şirket içi yapacak oldukları eğitimler ile geliştirilmelidir.
Unutulmamalıdır ki birim başına maliyetin düşürülmesi müşterilere fiyat artışını da daha az yansıtır. Tüm bu stratejiler izlendiği takdirde markalar enflasyonist ortamda ayakta kalmayı başarabilirler. Elbette bunlar yalnızca bir tahmindir. Kesinliği ile ilgili herhangi bir veri mevcut değildir.
Maliyetin Düşürülmesi
Günümüzde özellikle restoran işletmecileri enflasyonla başa çıkabilmek adına maliyeti azaltma yoluna gidiyorlar. Özellikle et ve balık ürünlerinde fiyatların bir hayli yükselmesi restoran işletmecileri tarafından artık menülere yansıtılıyor. İşletmeciler ürün çeşitliliğinde daha çok sebzeye yöneliyor. Örneğin işletmeciler daha önceden yapmış oldukları somon pastırma menüsünü enginarlı pastırma menüsüne dönüştürmüş durumda. Böylece maliyet düşürülüyor ve müşteriler tarafından da beğenilen bir menü ortaya çıkmış oluyor.
Fiyatların Artması Tüketiciyi Nasıl Etkiliyor?
Markaların fiyatlarını yükseltmesi tüketicilerin hoşuna gitmeyen bir durumdur. Tüketiciler yüksek fiyatlar karşısında şirketlerin maliyet artışlarını kendilerinden çıkardığı konusunda hemfikir oluyorlar. Özellikle son zamanlarda ülkemizde işletmeler ve tüketiciler açısından enflasyon büyük bir sorun haline gelmiş durumdadır. Bununla birlikte tüketici güveninde düşüş ve avantajlı fiyat arama davranışları da artmış durumdadır. İnsanlar gıda maddesi tekstil ürünleri ya da diğer ürünleri almadan önce kapsamlı bir şekilde araştırma yapıyor ve hangi marka fiyat bakımından kendileri için daha cazipse o markadan yana seçim yapıyorlar.
Bu noktada markaların izlemesi gereken yollardan birisi uzun vadede verimliliği artırmaya odaklanmaktır. Maalesef bu durum tüketiciler açısından her ne kadar iyi bir durum olmasa da markaların ayakta kalabilmeleri adına aslında bir noktada mecburi izlenmesi gereken bir yoldur. Ülkemizde daha önceki yıllarda yaşanan ekonomik krizlerde de benzer stratejiler izlenmiş ve markalar bu şekilde ayakta kalabilmiştir.